make the best of

  1. oluru ile yetinmek, aza kanaat etmek, aza çoğa bakmamak, olanından azamî yararlanmak.
    After her husband's
    retirement the couple had a smaller income, but they made the best of it.
    to make the best of one's opportunities: fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak.
  2. azamî derecede yararlanmak/istifade etmek, mihneti kendine zevk edinmek.
fırsattan istifade etmek Fiil
zamanını iyi kullanmak Fiil
elinden geldiğince çabuk gitmek Fiil
mümkün olduğu kadar çabuk eve dönmek Fiil
yiğitliğe bok sürmemek Fiil
zor koşullar altında elinden geleni yapmak, yapılması gerekeni yapmak.
hem dünyalığını hem de ahretliğini yapmak Fiil
hem dünyalığını hem de ahretliğini yapmak Fiil
ondan azami faydalanmak Fiil